Yola çıkın, AVM’lere girin, sokakta dolaşın, metro ya da metrobüste seyahat edin… Hiç dikkatinizi çekti mi bu saydığımız alanlarda kaç kişiyle göz göze gelebiliyor ya da kaç kişinin elinde kitap görebiliyoruz?
Hiç. Elimizden düşürmediğimiz akıllı telefonlarımız ve sosyal ağlarımızla birlikte kocaman yalnızlığımızla baş başayız aslında. Facebook, Twitter, Instagram… Sosyal olmak, paylaşmak için en sık kullandığımız ağlar…
Serda KIVILCIM- BUGÜN GAZETESİ
İnsanın sosyal varlık olduğu yüzyıllardan beri herkes tarafından bilenen bir gerçek. Ancak son yıllarda internetin hayatımızın her alanına girmeye başlaması ve sosyal ağların iletişim odağı haline gelmesi neredeyse hepimiz üzerinde dönüşümlere neden oldu. Geleneksel iletişimden farklı olarak insanlar sosyal mecralar aracılıyla jet ve mimiklerin olmadığı sanal iletişime geçti ve bu durum çağın yeni sorunu ‘sanal yalnızlığı’ ortaya çıkardı.
Duygu ve davranışı değiştiriyor
Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz bireylerin davranışlarında ve duygularında değişime neden olan yalnızlaşma hastalığına dikkat çekti.
Yüz yüze iletişimin yerini aldıysa dikkat
Akıllı telefonların insanı, asosyalleşme sürecine götürdüğüne vurgu yapan Dr. Yavuz şöyle devam etti: “Bir ortamda birlikte oturan arkadaşların, sohbet yerine sürekli cep telefonları ile uğraştıklarını, oyun oynadıklarını ya da mesajlaştıklarını görüyoruz. Maalesef insanımız, nerdeyse telefon ve mesaj bağımlısı haline gelmiş durumda. Sürekli mesaj göndermek, her an telefona bakmak, evde, arabada, dost arkadaş meclisleri hatta işyerinde devamlı cep telefonları ile meşgul olmak, sosyal medyayı günün belirli saatlerinde bilgisayardan takip etmek yerine cep telefonlarıyla izlemek alışkanlık haline geldi.”
Kendimize yabancılaşmanın yansıması
Yüz yüze sıcak iletişim yerine sosyal iletişim ağlarıyla sosyalleşmeye çalışmanın aslında yalnızlaşmanın ve kişinin kendine yabancılaşmasının yansıması olduğuna değinen Dr. Yavuz, “Zihnimizden geçen düşünceleri tek bir parmak hareketiyle karşı tarafa iletmemizi sağlayan sosyal paylaşım ağları bireyden başlayıp toplumun geneline yayılan yalnızlaşma hastalığına neden olmuştur” diye konuştu.
Durum çok vahim
Zaman ve mekan kavramının ortadan kalktığı sosyal ağlar sayesinde insanların birbirleriyle tanışıp sohbet etme becerisini yitirdiğinin de altını çizen Yavuz, “Özellikle aynı şehirde oturan insanların iletişim ihtiyaçlarını akıllı telefonlar ile gerçekleştirmesi ve bunun bir alışkanlık haline dönmesi sosyal bir varlık olan insan için vahim bir durumdur. Sanal iletişim bir alışkanlık haline gelmemeli, yüz yüze iletişimin yerini almamalıdır” uyarısını yaptı.
İnsan sarılmak, görmek, dokunmak ister
Sosyal ağların kişilerin yüz yüzeyken ifade edemedikleri şeyleri daha rahat olarak ifade etmelerini sağladığını söyleyen Yavuz, sanal ortamdaki paylaşım, fotoğraf ya da yapılan yorumların asla yüz yüze iletişimin yerini alamayacağını ifade etti. Sosyal ağlarda geçirilen zamanın kişileri sadece yalnızlığa sürüklemekle kalmayıp, kişiyi ait olduğu çevreden koparıp aile, akrabalık ve arkadaşlık ilişkilerine zarar verdiğini de belirten Yavuz, “Hatta iletişimin kopması eşler arasında boşanmalara bile neden olmaktadır. İnsan doğası gereği sarılmak, dokunmak, görmek ve işitmek ister” dedi.
Bağımlılıktan kurtulamıyorsanız
Kişilerin sosyal ağlarda harcadığı zamanı belli bir saat aralığında tutması ve o saati aşmamaya özen göstermesi gerektiğini söyleyen Dr. Yavuz, “Alternatif etkinlikler bulmak arkadaşlarla buluşmak, kitap okumak, yürüyüş yapmak, bisiklete binmek gibi spor faaliyetlerine yer vermek faydalı olacaktır. Kişi tüm bu çabalara rağmen hâlâ bu bağımlılıktan kurtulamıyorsa uzman desteği almalıdır” bilgisin paylaştı.
Yorum Yazın