Bakan Soylu: 80 ilimizin risk azaltma planı tamamlandı
Mehmet YİRUN- Ruhan YALÇIN- Şafak TAŞOYAR/ TEKİRDAĞ, (DHA)- TEKİRDAĞ’da düzenlenen AB-Modex Saha Tatbikatı’nı izleyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 80 ilde risk azaltma planının tamamlandığını belirterek, ”İnşallah İstanbul’un da yıl sonuna kadar tamamlanmış olacak. Afet anı için de müdahale stratejimizin temelini oluşturan ve kısa adı TAMP olan ’Türkiye Afet Müdahale Planı’nı hazırladık. Özellikle son 2 yılda ülkemizde meydana gelen afetlere bu plan kapsamında başarılı şekilde müdahale ettik” dedi.
AB Sivil Koruma Mekanizması tarafından organize edilen AB-Modex Saha Tatbikatı, Türkiye’de ilk kez Tekirdağ’da gerçekleştirildi. Fransa, Avusturya, İspanya, İtalya, Bulgaristan, Yunanistan’dan 378, Türkiye’den ise 1337 kişi olmak üzere toplam 1715 kişilik personel ile yapılan tatbikatı; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, Tekirdağ Valisi Aziz Yıldırım, AK Parti Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel, AFAD Başkanı Yunus Sezer de izledi. Tatbikatta senaryo gereği 7.4 büyüklüğündeki depreme müdahale eden ekipler, arama- kurtarma çalışmaları yaparak, yaralılara müdahale etti.
’ÖYLE GÖRÜNÜYOR Kİ CEVAPSIZ ÇAĞRILAR BİR SÜRE DAHA DEVAM EDECEK’
Tatbikat alanında basın toplantısı düzenleyen Bakan Soylu, ”Hepinizin takdir edeceği gibi pek çok alanda ve pozitif anlamda bir küreselleşme vadeden 21’inci yüzyıl, ne yazık ki, ilk çeyreğini tamamlamak üzereyken bizlere sadece sorunların küreselleştiği bir dünya sunabildi. Terör küreselleşiyor, uyuşturucu ticareti küreselleşiyor, insan kaçakçılığı ve göçmen kaçakçılığı küreselleşiyor, iklim krizleri küreselleşiyor; dijitalleşme, siber suçlar kanalından küreselleşiyor. Bütün bu sorunlarla çözüm için küresel iş birliği çağrıları yıllardır yapılıyor ve öyle görünüyor ki bu cevapsız çağrılar bir süre daha devam edecek ancak beni mutlu eden, bir insan olarak gurur duyduğum ve ümit veren gelişme, afetlerle mücadele alanında insanlığın kolaylıkla bir araya gelebilmesi, din-dil-ırk-politika ayrımı gözetmeden güzel bir iş birliği ortaya koyabilmesi olmuştur” diye konuştu.
’BÖLGEMİZDE CİDDİ FAY HAREKETLİLİĞİ VAR’
Uluslararası kuruluşların yayımladığı raporlarda, dünyada afetselliğin arttığının gösterildiğini kaydeden Bakan Soylu, şunları söyledi:
”Uluslararası Afetlerin Epidemiyolojisi Araştırma Merkezi’nin raporuna göre, 1980-1999 yılları arasındaki 19 yıllık dönemde dünya üzerinde toplam 4 bin 212 afet olayı meydana gelmiş, bu afetlerde toplam can kaybı 1.19 milyon, afetlerden etkilenen insan sayısı da 3.25 milyar olmuştur. Bu afetlerin ekonomik maliyeti ise 1.63 trilyon dolardır. Buna karşılık 2000-2019 dönemindeki 19 yıllık periyotta ise toplam 7 bin 348 afet meydana gelmiş; can kaybı sayısı 1.23 milyon, afetlerden etkilenen insan sayısı ise 4 milyar olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemdeki afetlerin ekonomik maliyeti ise 2.97 trilyon dolar olmuştur. Tablo çok net ve açıktır. Bizde de durum aynıdır. Bölgemizde ciddi bir fay hareketliliği var. AFAD veri tabanına göre, Türkiye ve yakın çevresinde 4’ten büyük deprem sayısı 2000 yılında 51’den, 2005 yılında 106’ya, 2011 yılında 174’e, 2017 yılında 229’a ve 2020 yılında 320’ye yükseldi. 2020 yılında yaşanan deprem sayısı, son 20 yılda yıllık olarak gerçekleşen en yüksek deprem sayısıdır ve 2000 yılında yaşanan deprem sayısının 6 katıdır. Daha birkaç gün önce Konya’da 5,1 büyüklüğünde bir deprem yaşadık. Üstelik Konya ilimiz, deprem risk haritalarında, deprem üretme riski düşük olarak gösterilen bir ildir. Bu tablonun bize anlattığı tek gerçek, bize sunduğu tek çıkış yolu, hazırlanmak ve tedbir almak zorunda olduğumuzdur.”
’AFET YÖNETİMİNİ 3 BAŞLIKTA ELE ALARAK BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM SERGİLEDİK’
”Bugün 1999’da gerçekleşen Düzce depreminin yıl dönümü. Buradan sonra inşallah Düzce ilimize gidip orada bir dizi anma etkinliği gerçekleştireceğiz” diyen Soylu, şöyle devam etti:
”Düzce depremi ile büyük Marmara depremi arasında sadece 3 aylık bir zaman dilimi vardı ve kimse bu ölçekte büyük bir depremin bu kadar kısa sürede gerçekleşeceğini düşünmüyordu. Türkiye, 1999 depremlerinden sonra afet yönetimini tekrardan ele aldı ve yeni, modern bir afet yönetim stratejisi oluşturdu. Burada Sayın Cumhurbaşkanı’mızın hakkını teslim etmek lazım. Ortaya koyduğu afet yönetim vizyonu, meseleye doğrudan nezaret etmesi, Türkiye’nin bugünkü afet müdahale kapasitesine ulaşmasını sağlamıştır. En temel değişim, afet yönetimi ile ilgili kurumları AFAD çatısı altında bir araya getirerek kurumsal anlamda merkezileşmeyi gerçekleştirmiş olmaktır. Afet yönetimini; afet öncesi, afet anı ve afet sonrası olmak üzere 3 başlıkta ele alarak bütüncül bir yaklaşım benimsedik. Her 3 başlıkta da kendine ait bir plan ve strateji oluşturduk. Afet öncesi için Türkiye risk azaltma planı TARAP’ı hazırladık. Bunun il bazlı planları var. Şu an 80 ilimizin il risk azaltma planı tamamlandı, inşallah İstanbul’un da yıl sonuna kadar tamamlanmış olacak. Afet anı için de müdahale stratejimizin temelini oluşturan ve kısa adı TAMP olan ’Türkiye Afet Müdahale Planı’nı hazırladık. Özellikle son 2 yılda ülkemizde meydana gelen afetlere bu plan kapsamında başarılı şekilde müdahale ettik. Gerek müdahale kapasitesi gerekse kurumlar arası koordinasyon anlamında gerçekten çok ciddi faydasını gördük. Afet sonrası iyileştirme için de ’Türkiye Afet Sonrası İyileştirme Planı’ TASİP’i hazırladık. Bu alanda da hızlı sonuç alıyoruz gerek hasar tespiti gerek hak sahipliği gerekse hayatın normalleştirilmesi anlamında tüm vatandaşlarımız ve afetzedelerimiz tarafından takdir edilen bir kapasite ortaya koyabiliyoruz.”
’HER ÜLKENİN AFET RİSKİ FARKLI OLABİLİYOR’
İçişleri Bakanı Soylu, afetlerin sınır ve ülke tanımadığını dile getirerek, şunları söyledi:
”Yunanistan’da meydana gelecek bir depremin Türkiye’yi etkilemeyeceği veya Türkiye’de meydana gelen bir depremin Bulgaristan’da hasara yol açmayacağını kimse söyleyemez. Bu itibarla ulusal düzeyde oluşturulan kapasiteleri uluslararası alana taşımak, afetlere müdahalede ortak çalışma alışkanlığı kazanmak önemlidir. Doğal afetlerde ülkelerarası yardım konusunda canlı bir mekanizma olduğunu görmek, bütün siyasi ve politik anlaşmazlıkların bir kenara koyulduğunu görmek, insanlık adına umut vericidir. Bugün burada yaptığımız uluslararası deprem tatbikatı da bu anlamda atılan çok değerli bir adımdır. Burada yapılan, birlikte çalışma alışkanlığının geliştirilmesi, deneyim, tecrübe ve kapasite paylaşımıdır. Her ülkenin karşı karşıya olduğu afet riski farklı olabiliyor. Dolayısıyla sahip olduğumuz afet risklerinin çeşitliliği, iş birliği yaptığımızda elde edeceğimiz kapasitenin de büyüklüğüne işaret ediyor. Bu itibarla bu tür tatbikatların tecrübe paylaşımı anlamında da verimli olduğuna inanıyorum. Mesela bu tatbikat öncesi arkadaşlarımızın üzerinde çalıştığı iki önemli yeniliğimiz var. Birincisi, Sağlık Bakanlığı’mızla birlikte geliştirdiğimiz Afet Bilekliği Projesi. Afet ve acil durumlarda hayatını kaybeden veya yaralanan vatandaşlarımızın kayıt altına alınması ve takibi için güvenli bir yazılım sistemi oluşturulması için Sağlık Bakanlığı’mız Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile bir çalışma başlattık. Enkazdan çıkarılan vatandaşımızın koluna özel bir bileklik takılıyor ve tüm süreç boyunca takibi gerçekleşiyor. Bugün Tekirdağ ilimizde gerçekleştirdiğimiz Uluslararası AB MODEX Tatbikatı’nda barkod bileklik uygulaması olarak tanımladığımız bu uygulamanın ilk denemesini yaptık ve olumlu sonuçlar elde ettik. Aynı zamanda elde ettiğimiz sonuçları tatbikatta diğer ülke temsilcileri ile de paylaştık.”
TATBİKATI ANLATTI
Tatbikatla ilgili bilgi veren Bakan Soylu, şunları kaydetti:
”Tatbikat, Tekirdağ ilimizde 7.4 şiddetinde bir depremin meydana geldiği, 6 bin 939 binanın yıkıldığı, 670 kişinin hayatını kaybettiği, 1275 kişinin ağır, 2 bin 399 kişinin de hafif olarak yaralandığı bir senaryo temelinde, 10-14 Kasım 2021 tarihleri arasında gerçekleştirilmektedir. Tatbikata Türkiye’den başta AFAD personeli olmak üzere toplam 1337 kişinin katılımı gerçekleşmiştir. Tatbikatın diğer katılımcı ülkeleri olan Bulgaristan, Yunanistan, Fransa, İtalya, İspanya ve Avusturya’dan ise 295 personel ve 83 kişilik yönetim ekibi olmak üzere toplamda 378 kişi ve 67 araç katılmıştır. Yine senaryo gereği Türkiye’nin 10 Kasım 2021 saat 13.00’da uluslararası destek çağrısı yapması üzerine, yurtdışı ekiplerinin Türkiye’ye geliş süreci başlamıştır. Tatbikat kapsamında enkaz arama-kurtarma, ulaşım kazası, helikopter ile kurtarma, su altı kayıp araması, denizden yangına müdahale ve ev sahibi ülke desteği test edilmesi gibi birçok başlıkta fiili uygulamanın gerçekleştirilmesi planlanmıştır. Tatbikatla olası afet ve acil durumlarda ülkemize gelecek ekiplerin ülkeye giriş prosedürleri, ulaşım imkanları ve zaman ölçümü, ortak müdahale prosedürleri, koordinasyon, iletişim, eğitim, tatbikat ve deneyim kazanımı konularında iş birliğinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Doğal afetler, bugün küresel bir sorun halini alma eğilimindedir. İnsanlığın bu soruna karşı, az önce de ifade ettiğim gibi, tarihten getirdiği doğru bir yaklaşımı var. Bu tatbikatlardaki amacımız, bu iş birliğini daha da yukarı taşımak, ekiplerin birbirini önceden tanımasını sağlamak ve bu sayede, afet anındaki kurtarma çalışmalarında verimliliği arttırabilmektir. Türkiye olarak hem vatandaşlarımızın hem de insanlığın faydasına olacak her platformda bir araya gelmeye, görüş alışverişinde bulunmaya, katkı sağlamaya hazır olduğumuzu ifade etmek isterim.”
’DANIŞTAY’IN DİKKAT ÇEKTİĞİ HASSASİYET DOĞRU’
Bakan Soylu, bir gazetecinin ”Danıştay’ın emniyet genelgesinin yürütmesini durdurma kararı hakkında neler söylemek istersiniz?” sorusu üzerine müracaat yapıldığını ve Danıştay’ın, bunun üzerine inceleme gerçekleştirdiğini belirtti. ”Yaptığı incelemede esasen bizim amacımızı bizim hedefimizi ortaya koyan bir durdurma gerçekleştirmedi” diyen Bakan Soylu, ”Orada belki de bir hassasiyete dikkat çekti ki ve oradaki hassasiyet zaten bizim hassasiyetimiz yani Danıştay’ın dikkat çektiği hassasiyet doğru bir hassasiyet. Belki yazımda anayasada bütüncüllüğü olduğu için çok altı çizilmeyen, basınla ilişkiler yani basın özgürlüğü konusundaki bu hassasiyeti dikkat çekilmesi konusunda bir irade ortaya koydu. Biz o anayasada var diye böyle bir değerlendirme yapmamış arkadaşlar. Burada Danıştay’ın hassasiyeti doğru bir hassasiyettir. Arkadaşlarımız da Danıştay’ımızın bu ortaya koyduğu hassasiyet konusundaki çalışmaları da Danıştay’ımızla yürütmektedir ama orada esas meselenin ana amacını taşıyan noktada bir eksiklik söz konusu değil. O hassasiyet değerlendirilecek ve aynı şekilde Danıştay’ın da arzu ettiği şekilde bir düzenlemeyle devam edilecek, diye düşünüyorum” dedi.
Yorum Yazın