Tekirdağ
DOLAR34.0692
EURO37.7489
ALTIN2730.4

15-16 Haziran İşçi Direnişi 50. Yılında da İşçi Sınıfına Yol Gösteriyor

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
15-16 Haziran İşçi Direnişi 50. Yılında da İşçi Sınıfına Yol Gösteriyor
Abone ol
15-16 Haziran 1970’de Türkiye işçi sınıfı sermaye ve iktidar karşısında ayağa dikildi. 1970'in 15-16 Haziran’ı Türkiye işçi sınıfının en şanlı mücadele günlerinden biridir. 15-16 Haziran, Türkiye işçi sınıfının sendikalaşma hakkını korumak için harekete geçtiği gündür. 15-16 Haziran’ı yaratan işçi sınıfının gerçek mücadele örgütü olarak güvendikleri DİSK’in sınıf ve kitle sendikacılığı anlayışıdır.

15-16 Haziran üzerinden 50 yıl geçse de sermaye ve sermaye hükümetlerine korku; emek ve demokrasi mücadelesi yürüten işçilere, emekçilere ise kararlılık ve mücadele aşılamaya devam ediyor.

İşçi sınıfının sömürülmesine karşı sesini duyurmaya çalışan, insanca çalışmak ve yaşamak isteyen işçi sınıfının devlet güdümündeki sermaye sendikacılığına karşı işyerlerinde başlayan direnişler ve grevler bir çığ dalgası gibi tüm yurda yayılarak genişlemeye başlayınca sermaye ve hükümet buna engel olmak için harekete geçti. Dönemin hükümeti sendikal hakları budama girişiminde hedefine DİSK’i aldı; 1961 Anayasası’nın da etkisiyle işçi sınıfının direniş ve mücadele ile gittikçe ilerlettiği kazanımlarını 11 Haziran’da 1970’de yürürlüğe giren yasayla boğmaya çalıştı.

Çalışma eski Bakanı ve Meclis Çalışma Komisyonu Başkanı Turgut Toker, Türk-İş’in 8. Genel Kurulu’nda: “274 ve 275 sayılı kanunlarda yapılacak değişiklikten sonra Türk-İş’ten başka konfederasyon kalmayacağını, DİSK’in yasanın öngördüğü şartları yerine getiremeyeceği için tasfiye olacağını” ilan ediyordu.

DİSK ile birlikte işçi sınıfının kazanımlarının yükselmesinden ve bu hızlı büyümeden dönemin siyasi iktidarı rahatsız oldu ve getirilen tasarı ile DİSK’i hedef aldılar.

 

 

Tasarı ne içeriyordu;

İşçilerin istedikleri sendikalara serbestçe üye olmalarını ve beğenmedikleri sendikalardan ayrılma haklarını güçleştiren, toplu sözleşme ve grev haklarını büyük ölçüde kısıtlayan hükümler içermekteydi.

Sendikaların ülke çapında faaliyet gösterebilmesi için işkolunda sigortalı çalışan işçilerin en az üçte birini örgütlemesi barajı getiriliyordu.

Konfederasyonların faaliyet gösterebilmesi için ülke çapında sendikalı işçi sayısının üçte biri üyeye sahip olması barajı konmuştu. Bu oran, DİSK’in üye sayısının bu oranın altında kaldığı tespit edilerek konulmuştu.

DİSK bu tasarıya karşı yaptığı görüşme ve uyarılardan sonuç alamayınca, bütün işyeri temsilcileri ve yöneticileri ile 14 Haziran 1970’te Lastik-İş’in Merter’deki binasında toplanarak eylem kararı aldı. 15-16 Haziran’da pek çok kentte işçiler şalterleri indirerek, işyerlerini, fabrikaları boşaltarak gün boyunca sokaklarda hükümeti protesto ederek DİSK'i boğdurmayacaklarını ilan ettiler. Çıkarılmak istenilen anti-demokratik yasaya karşı işçiler, “Anayasa Çiğnenemez!”, “DİSK Kapatılamaz” sloganları ile yürüdüler. Direniş İstanbul'la sınırlı kalmadı, Ankara, İzmir, İzmit başta olmak üzere tüm yurda yayıldı.  Hükümet ve sermaye iki gün boyunca örgütlenme ve toplu sözleşme haklarını koruyan yüzbinlerce işçinin görkemli mücadelesine tanık oldu.

İktidarın baskı ve zoru direnişi yenemedi, üç ay süren sıkıyönetim sonunda işten çıkarılan işçi sayısı beş bini aşmış olmasına rağmen direnişin gücü kırılamadı. Yeni sendika yasası, uygulamaya sokulamadan dalga dalga büyüyen direniş ve grevlerin de etkisiyle TİP ve CHP tarafından iptal istemiyle Anayasa Mahkemesine götürüldü. Mahkeme 9 Şubat 1972 tarihli kararıyla “üçte birlik” olarak da bilinen kanunu iptal etti.

15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi, insan emeğini sömüren, işçi emeğini ve örgütlülüğünü yok sayan, daha fazla kar için işçi canına kıyan sermayeye ve iktidara karşı yükselen sesti. 15-16 Haziran işçilerin inandıkları dava uğruna güçlerini birleştirerek mücadele edildiğinde kazanımlar elde edildiğini gösterdi.

Bugün de iktidar ve sermaye, Covid-19 salgınına rağmen işçilerin hayatını riske atmıştır.  Salgının öldürücü etkisi yalnızca DİSK üyesi işçiler arasında Türkiye’nin 3,2 katıdır. Bu orana sendikal güvenceden yoksun ve kayıt dışı çalıştırılan milyonlarca işçi eklendiğinde durumun vahameti daha fazla ortaya çıkmaktadır. İktidarın ve sermayenin sendikal hak ve özgürlükleri hiçe saydığı, kazanımlarına göz diktiği uygulamalar devam etmektedir. Bunun en somut örneği ise kıdem tazminatına yönelik saldırıların devam etmesidir. Koronavirüs salgını ile birlikte neo-liberal politikalar ve onun uygulamaları çökerken hala kıdem tazminatına göz dikiliyor. Buradan bir kez daha açıkça belirtmek ister ki kıdem tazminatı bizim “KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR”. Bu kararlılığı Konfederasyonumuzun genel kurul kararları başta olmak üzere pek çok kez gösterdik. Kıdem tazminatımızı hedef alan her türlü düzenlemeye karşı üretimden gelen gücümüz de dahil olmak üzere mücadeleden geri durmayacağımızı bir kez daha duyuruyoruz. Aslında ne yapmak istediğinizi biliyoruz. Zorunlu Bireysel Emeklilik dediniz, olmadı, fon dediniz yine olmadı. Biz işçiler olarak bizden kesilen paralarla patronları finanse etmenize razı olmadık, zorunlu BES’ten ayrıldık. Şimdi gündeme bireysel emeklilik sistemiyle entegre edeceğiniz ve adına “tamamlayıcı emeklilik” dediğiniz yeni bir kıdem tazminatı fonu getiriyorsunuz. Biz işçiler olarak “15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi”nin ışığında bu saldırıyı da boşa çıkaracağız.

İktidar ve sermaye, toplumun yaratmış olduğu zenginliği, toplumsal ihtiyaçlara değil sermayeye ayırmaya devam etmektedir.

İşsizlik, artan güvencesizlik, ücret ve sosyal hak gaspları, hukuksuz işten çıkarmalar, sendika hakkına, grev ve toplu sözleşmelerin önüne çıkarılan yasak ve engellemeler sürerken, işçi sınıfının kazanılmış haklarına yönelik saldırılar da devam ediyor.

Demokratik hak ve özgürlüklere yönelik baskıların arttığı, halk iradesinin yok sayıldığı, hukukun siyasallaştığı ve adaletin yerini bulmadığı bir dönemin içindeyiz.

Sabrın da bir sınırı, saldırıların da bir karşılığı vardır; işçi sınıfı ve onun örgütü DİSK, 15-16 Haziran’ın mücadeleci ruhuyla tüm bu saldırılara karşı direnecek güce dün olduğu gibi bugün de sahiptir.

Sendikal hak ve özgürlüklerimize karşı yapılacak her saldırı karşısında örgütlü gücümüzle daha da güçlenerek mücadele etmeye devam edeceğiz.

Demokratik haklara dönük ağır baskı, saldırı ve hukuksuzlukların son bulması için mücadele etmenin işçi sınıfının kaçınılmaz görevi olduğu bilinciyle; eşitlik ve demokrasi için, sömürüsüz bir yaşam için emeğin Türkiye’sini kurmak için mücadele edeceğiz.


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Tekirdağ'da uçuruma yuvarlanan otomobildeki iki kişi yaralandıÖnceki Haber

Tekirdağ'da uçuruma yuvarlanan otomobild...

YIS AİLESİ’NİN ACI GÜNÜSonraki Haber

YIS AİLESİ’NİN ACI GÜNÜ

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar