CHP'Lİ ÖZTRAK'DAN MERAK UYANDIRAN SÖZLER: HERKES KASIM SONU ARALIK BAŞINI BEKLESİN!
POLİTİKACHP Sözcüsü Öztrak, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ABD'ye gitmesindeki nedenle ilgili önemli açıklamada bulundu. Kılıçdaroğlu'nun temaslarında Türk bilim insanlarıyla, CHP iktidarında gerçekleştirecekleri bilim ve teknoloji hamlesi için büyük bir koalisyonun temellerini attığını; İngiltere’de ise bu hamlenin girişimci ayağının geliştirilmesi ve finansmanı için önemli temaslarda bulunduğunu belirtti. Öztrak, “Tüm Türkiye Kasım sonunu, Aralık başını beklesin… Genel Başkanımız, uzun süredir üzerinde yoğunlaştığı çalışmayı kamuoyuyla paylaşacak… Ve Türkiye yepyeni bir ufka yelken açacak” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Toplantı gündemiyle ilgili acıkmalarda bulunmadan önce, hafta sonu Irak’ın kuzeyinde, dört kahraman Mehmetçiğimizi, hain teröristlerin tuzak ve saldırılarında yitirdik. Şehitlerimiz Halil Yıldız, Fırat Güner, İsmail Esmer ve Mustafa Öztürk’e, Allah’tan rahmet, acılı ailelerine sabır, milletimize ise baş sağlığı diliyoruz.
79 YILDA HARCANAN PARANIN 4 KATINI, 20 YILDA HARCADILAR
Bundan 20 yıl önce 3 Kasım 2002’de, Adalet ve Kalkınma Partisi, “Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceğim” diyerek iş başı yaptı. 20 yılda Erdoğan hükümetleri; 2 trilyon 504 milyar dolar vergi topladı. 131 milyar dolar borç kullandı. Milletin atadan dededen kalan, 63 milyar dolarlık malını, mülkünü de sattı. Kendinden önce görev yapan, 57 Cumhuriyet Hükümetinin, 79 yılda harcadığı paranın dört katını sadece 20 yılda harcadı. Önceki 57 hükümet, harcadığı her 100 dolarla, 714 dolarlık milli gelir yaratırken Erdoğan hükümetleri, her 100 dolarla, ancak 533 dolar gelir yaratabildi. Toplanan paralar şatafata, israfa, debdebeye gitti. Türkiye beşli çetelere, Dolarlı, Avrolu gelir garantileriyle bu dönemde tanıştı.
20 YILDA 18 MALİ AF GETİRDİLER, YANDAŞLARIN VERGİLERİNE ÇİZİK ÇEKTİLER
Son 20 yılda, türlü adlarla 18 tane mali af gördük. Yolsuzlukla mücadele sözü verenler, yandaşların, beşli çetelerin vergi borçlarına, bir kalemde çizik çektiler. Koskoca Türkiye’yi “Kara para aklama makinesine” çevirdiler. Dünyanın en büyük kara para aklama makinelerinden biri olduk. Ülkemiz, uluslararası mafya ve uyuşturucu baronlarının, hesaplaşma alanına döndü. Yoksullukta zirve yapanlar, aziz milletimize, derin bir yoksulluğu reva gördüler.
MİLLETE SİMİT DAĞITIP KENDİLERİ ROZBİFLERİ GÖTÜRÜYOR
Çay, simit hesabıyla hükümet oldular. Millette çay, simit alacak hal bırakmadılar. Şimdi utanmadan, sıkılmadan ellerinde simitle poz veriyorlar, millete simit dağıtıyorlar. Milletimiz yiyecek ekmeği zor bulurken, bunlar saraylarında ejder meyveli smoothieleri “Kornişona sarılı dana rozbifleri” midelerine indiriyorlar.
KENDİ AÇIKLADIKLARI RAKAMDAN HABERLERİ YOK
İş başına geldikleri 2002’de, Türkiye’nin dış borcu 132 milyar dolardı. Bugün dış borcumuz 444 milyar dolar. İşbaşına geldiklerinde ülkemizde her bebek, 1.998 dolar dış borçla doğuyordu. Bugün doğan her bebek, 5 bin 219 dolar dış borçla dünyaya gözlerini açıyor. 2002’de AK Parti iş başı yaptığında, ülkemizde tüketici enflasyonu yüzde 29,7 idi. Bugün yüzde 85,5. Üretici enflasyonu yüzde 30,8 idi. Bugün yüzde 157,7. Birincisinde dünyada ilk 5 ülkeden biriyiz. İkincisinde dünya şampiyonuyuz. O da TÜİK ’in makyajlı rakamlarıyla. Önce, “Bundan böyle enflasyon daha yukarı çıkmaz” dediler. Milletimizi, görülmemiş bir enflasyona ezdirdiler. Ardından Nebati Bakan çıktı; “AK Parti döneminde, kimse ‘beni enflasyona ezdirdi’ diyemez” diyerek, milletle alay etti. Aslında bunlar kendi açıkladıkları, rakamları bile bilmiyorlar. Kendi açıkladıkları rakamlardan bihaberler. Şu Cumhurbaşkanlığı Programı. Bunun 244. sayfasını açacaklar, bir bakacaklar. Gayet açık. Tablo 2/56. Kamu işçilerinin aldığı enflasyondan arındırılmış reel ücret, 2003 yılının bile gerisine düşmüş. Memurların aldığı reel ücretler ise ancak 2015 seviyelerinde. Bugün bu ülkede, kendi işçisini, kendi memurunu, enflasyona ezdiren ama maşallah bunun hiç farkında olmayan bir hükümet iş başında…
ÖNÜMÜZ KAPKARA BİR KIŞ
Ucube Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yürürlüğe girdiği, 2018’den bu yana, emeğin milli gelirden aldığı pay tepetaklak çakılmış. 2018’de yüzde 31’di. Emek milli gelirin yüzde 31’ini alıyordu. Bugün bu yüzde 21’e düşmüş. Erdoğan Şahsım Rejimi, emeğiyle çalışan dar ve sabit gelirlileri perişan etmiş. Bugün Aziz Milletimiz hayata kredi kartlarıyla, tüketici kredileriyle tutunmaya çalışıyor. Önümüz kapkara bir kış… Milletimizin sırtına giyeceği kışlık mont, ayağına giyeceği kışlık bot, alışveriş sitelerinde, 36 ay taksitle satılıyor. Sadece son bir yılda, elektrik yüzde 101, doğalgaz yüzde 162, benzin yüzde 155, mazot yüzde 234 zam gördü. Daha geçen kış 300 lira gelen elektrik faturası, bu yıl 600 lira olacak. Yine 1000 liralık doğalgaz faturası, 2 bin 620 lira olacak.
BİZİ KISKANAN(!) ALMAN HÜKÜMETİNİN YAPTIĞINI YAPIN
Hani Alman Hükümeti bizi kıskanıyordu ya, Alman Hükümeti vatandaşlarının Aralık ayı doğalgaz faturasını, ödemeye karar verdi. Bizde Karadeniz’de gaz bulduk. Sizde bu doğalgazı bu kış millete ücretsiz versenize… Bu kış vatandaşımızdan doğalgaz parası almasanıza... Erdoğan ve şürekâsı, milletin doğalgaz faturasını rahatlatmak yerine şöyle bir varsayım yapıyorlar. Bu yıl fiyatlar geçen seneki kadar artmaz, bizde taş atıp kolumuz yorulmadan, enflasyonun Aralık ve Ocak ayında düştüğünü görürüz. Buna da baz etkisi deniyor, bol bol da kullanıyorlar baz etkisini. Şimdi ben soruyorum, bu baz etkisiyle vatandaşın elektrik faturası, 600 liradan 300 liraya geri düşecek mi? Vatandaşın doğalgaz faturası 2 bin 620 liradan tekrar 1.000 liraya inecek mi? Hayır… Buradan bir kere daha söylüyoruz. Karadeniz’den çıkan doğalgazı, hiç olmazsa bu kış bu millete ücretsiz verin. Milletimizi karakışta pahalılığa ezdirmeyin. Yaparlar mı? Belki seçim korkusuyla yaparlar… Bu da daha iktidara gelmeden, Genel Başkanımızın, partimizin milletimize yaptığı bir diğer iyilik olur.
ÜLKEYİ UÇURUMUN KENARINDAN ALACAĞIZ
Yolsuzluğun olduğu yerde yoksulluk, yolsuzluk ve yoksulluğun olduğu yerde de, yasaklar olur. 20 yılın sonunda, sosyal medyada getirdikleri yasaklar ortada. İşte gençlerin konserlerine getirdikleri yasaklar… Milletin toplantıyla yürüyüşle protesto hakkına getirdikleri yasaklar… Emekçilerin grev hakkına getirdikleri yasaklar… “Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceğiz” diyerek milletten oy isteyenler; 20 yılın sonunda, yolsuzlukta, yoksullukta ve yasaklarda, Everest’in zirvesine çıktılar. Orada da bunu milletimizin başına bırakıp çekip gitmeye niyetliler. Ama kimse merak etmesin milletimizin teveccühüyle, ülkeyi uçurumun kenarından almak, rahatlatmak, feraha ve refaha erdirmek bizlere nasip olacak.
BİLİM TEKNOLOJİ KOALİSYONUNUN TEMELLERİNİ ATTIK, FİNANSMANI İÇİN TEMASTAYIZ
Sayın Genel Başkanımız, bir süredir çok önemli dış temaslar gerçekleştiriyor. İlkin Amerika Birleşik Devletleri’nde, dünyanın sayılı üniversitelerine, Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Merkezlerine ziyaretlerde bulundu. Dünya çapında Türk Bilim İnsanlarımızı, laboratuvarlarında ziyaret etti. Yaptıkları araştırmaları inceledi. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında gerçekleştireceğimiz, bilim, teknoloji, hamlesi için oluşturacağımız büyük koalisyonun temellerini attı. Yine geçtiğimiz hafta, Sayın Genel Başkanımız bu sefer İngiltere’de, bunun girişimci ayağının geliştirilmesi ve finansmanı konularında oldukça önemli temaslarda bulundu. Dünya genelinde 5 trilyon dolarlık yatırımı yöneten, yatırım bankalarıyla, dünyanın çeşitli ülkelerinde, 100 milyar sterlinlik yeni teknoloji ve risk sermayesi yatırımı olan 14 Fon yöneticisiyle, 342 milyar dolarlık fon büyüklüğüyle, dünyanın en büyük teknolojik yatırımlarını yapan, önemli bir yatırım grubuyla da görüşme imkanını buldu.
ÜLKEMİZİN 4. SANAYİ DEVRİMİNİ DE KAÇIRMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ
Bu ziyaretlerin çok önemli ve stratejik bir amacı var. Sayın Genel Başkanımız, ülkemizin, Türkiye’mizin 4. Sanayi Devrimi’ni kaçırmasına, müsaade etmemeye kararlı... Her ekonomik devrimin arkasında, iki temel ateşleyici vardır. Bunlardan ilki “Yeni bir enerji kaynağıdır.” İkincisi ise “Yeni bir iletişim teknolojisidir.” Birinci Sanayi Devrimi’nin, enerji kaynağı “kömür” İletişim teknolojisi “matbaa”ydı. Biz bunu kaçırdık. İkinci sanayi devriminin yakıtı “petrol” İletişim teknolojisi “radyo-televizyon”du. İkinci Sanayi Devrimi’ni de kaçırdık. Üçüncü Sanayi Devrimi ise; “Yenilenebilir enerji” ve “internetle” yapıldı. Ne yazık ki biz bunu da kaçırdık. Bu devrimlerin tamamında bir türlü üretici olamadık hep tüketici olduk. Dördüncü Sanayi Devriminin ana yakıtı ise; “İşlenmiş bilgi”, iletişim teknolojisi ise, “Gerçek ve sanal dünyanın bütünleşmesi” olacak. Nesnelerin interneti, Siber-Fiziksel sistemler, yapay zekâ, büyük veri, bulut teknolojileri, akıllı robotlar, dijital sanayileşme… Dünya bunları konuşuyor, tartışıyor.
DÜNYADA BÜYÜK BİR DEVRİM YAŞANIYOR, HÜKÜMET HAVANDA SU DÖVÜYOR
Dünya üniversite mezunu gençleri nasıl girişimci yaparız bunları konuşuyor, tartışıyor. Bunları girişimci haline getirdiğimizde bunların nasıl üretime, şirkete dönüşmelerini sağlarız, nasıl bunları bir araya getirip büyüklük sorunlarını çözeriz. Dünya yeni bir devrimin içinde… Devrim şu anda yaşanıyor… Dijital ve yeşil dönüşüm, tüm dünyada iş tutuş biçimlerini değiştiriyor. Ama Türkiye’miz, vizyonsuz, metal yorgunu bir hükümetin, önceki çağda kalmış siyaset anlayışıyla ve onun korkunç propaganda aygıtlarıyla, türlü algı operasyonlarıyla, havanda su dövmeye devam ediyor.
BU DEVRİMİN SEYİRCİSİ DEĞİL, ÜRETİCİSİ OLACAĞIZ
Genel Başkanımız, Türkiye’yi özgür dünyadan, demokratik ilke ve değerlerden, rekabetçi piyasa ekonomisinden koparmak isteyen, bu otokratik rejime “Dur” demek için, gece gündüz çalışıyor. Türkiye 85 milyonluk nüfusuyla, sahip olduğu genç nüfus avantajıyla, eşsiz coğrafi konumuyla, dinamik bir iş dünyasıyla, büyük potansiyeli olan bir ülke… Bütün bunlara sahip olup da 4. Sanayi Devrimini kaçıramayız. Dünyadaki fırsatlar orada duruyor. Arz zincirlerinin kopmasıyla arz güvenliğinin başka ülkelere kaymasıyla bizim bu fırsatları kaçıracak lüksümüz yok. Türkiye 4. Sanayi Devrimi’nin, “Seyircisi” ve “tüketicisi” değil, mutlaka, “üreticisi” olmalı. Orta gelir tuzağından ancak böyle kurtuluruz. Genel Başkanımız, bunun mücadelesini veriyor.
BU ÜLKENİN GENÇLERİ HER ŞEYİN EN İYİSİNİ HAK EDİYOR
Bu ülkenin gençleri; zenginleşmeyi hak ediyor. Bu ülkenin gençleri, özgürce yaşamayı hak ediyor. Bu ülkenin gençleri, geleceğinden emin olmayı hak ediyor. Bu ülkenin gençleri, gelişmiş ülkelerdeki akranları hangi imkânlara sahipse, o imkanlara ve hatta onların çok ötesinde imkanlara sahip olmayı hak ediyor. Ama bu mevcut yönetim anlayışıyla, dünyayla rekabet etmemiz, dijital ve yeşil dönüşümü gerçekleştirmemiz, 4. Sanayi Devrimi’nin küresel ana aktörlerinden biri olmamız ve gençlerimize hak etiklerini vermemiz mümkün değil.
ÜLKEMİZDE DE BÜYÜK BİR DEĞİŞİM ŞART
Onun için büyük bir değişim şart. Ülkemizdeki bu büyük değişim, “Kral değil, kural istiyoruz” diyen milletimizin, sandıkta göstereceği sağduyuyla başlayacak. Milletimiz 2018’den bu yana, “Kuralın değil, Kralın olduğu yerde” adaletin olmadığını; adaletin olmadığı yerde aşın, işin olmadığını yaşayarak, tecrübe ederek öğrendi. Bu ülkede kimin hapse gireceğine, kimin malına, mülküne el konacağına, bağımsız mahkemeler karar vermiyor. Sarayın kibirli mukimi karar veriyor. Ülkemiz, Uluslararası Hukukun Üstünlüğü Endeksinde, 2018’de 109. sıradaydı. Şimdi 117. sırada. Birkaç yılda 8 basamak birden düştük. İnsani Özgürlük Endeksi’nde, 2018’de 107. sıradaydık. Şimdi 139. sıradayız. Yani birkaç yıl içinde 32 basamak birden düşmüşüz.
FİKİRLER ÇARPIŞMADAN HAKİKATİN ŞİMŞEĞİ PARLAMAZ
Bugün ülkemizde, tek bir kişinin dudağından dökülen sözlerle, hoşa gitmeyen fikir sahipleri, zindanlara atılıyor, siyasi rehine olarak tutuluyor. Fikirlerin rehin alındığı bir ülkede, özgür tartışma ortamı olmaz. Fikirlerin özgürce çarpışamadığı bir yerde, hakikatin şimşeği parlamaz. Hakikatin şimşeğinin parlamadığı yerde, bilim olmaz, Araştırma-Geliştirme olmaz, nitelikli üretim olmaz. Ekonomi, orta gelir tuzağından kurtulamaz. Tıpkı bugün ülkemizde olduğu gibi… Erdoğan, 2011’de çıktı; “2023’te dünyanın en büyük, 10 ekonomisi arasına gireceğiz” dedi, milletimize söz verdi, taahhüt etti. 2023’e iki aydan az süre kaldı. 1990’da ilk 20 ekonomi arasına girmiştik, şimdi ilk 20 ekonomi arasından düşmemeye uğraşıyoruz. Bu, beceriksizliğin daniskasıdır. Erdoğan, her bir vatandaşımızın gelirini 2023’te, 25 bin dolara çıkarmayı vadetmişti.
YAYINLADIKLARI PROGRAM ÇOK ÖĞRETİCİ(!)
Yine bakın şu program, aslında bu program herkes buna bakmalı çok öğretici. Bu programın başında açtığınız zaman, baktığınız zaman altında kimin imzası var? Recep Tayyip Erdoğan. İşte bu resmi dokümanda diyor ki, size 23 bin dolar gelir vaat ettim ama bu 25 bin dolarlık gelir 23 bin dolar olmayacak, 20 bin dolar dahi olmayacak, 15 bin dolar hiç olmayacak, 10 bin 71 doları size veriyorum “Öpüp de başınıza koyun” diyor. İşte bu, otoriter saray rejiminin, vatandaşlarımıza çıkardığı çok ağır bir faturadır.
KÜRESEL MİLLİ GELİRDEN ALDIĞIMIZ PAY 42 YIL ÖNCESİNİN BİLE GERİSİNDE
Yine Erdoğan, 2023’te milli gelirimizi 2 trilyon dolara çıkarma sözünü daha 2011’de vermişti. Ama bu Cumhurbaşkanlığı programı, “2023’te milli gelir, olsa olsa 867 milyar dolar olur” diyor. Yani hadi bakalım COVID-19 salgını yaşandı. Rusya Ukrayna’yı işgal etti. Milli gelirimiz 2023’de 2 trilyon dolar olmasın da, bütün bunları yaşadığımız için 1 trilyon 900 milyar dolar olsun, hadi biraz daha da düşürelim 1 trilyon 800 milyar dolar olsun… Ama şu kitapta söylediğiniz ne ya? 867 milyar dolar… Şimdi çıkıp derler ki, bütün dünya şöyle oldu, böyle oldu. Ülkemizin küresel milli gelirden aldığı pay, daha 1980’de binde 9’muş. 2022’de binde 8’e düşmüş. Yani 42 yıl öncesinin bile bu iktidar ülkemizin dünya milli gelirinden aldığı payın, 42 yıl önce aldığı payın gerisine düşürmüş bu iktidar. Dolayısıyla dünya şöyle, dünya böyle diyecek dünyanın gerisine düşmüşüz işte. 2000’de imalat sanayimizin yaptığı, her 100 dolarlık ihracatın 7 dolar 80 senti yüksek teknolojili ürün ihracatından oluşuyormuş. Bugün bu 2 dolar 80 sente kadar düşmüş. Bunlar devletin resmi rakamları…
ADALETİN GÜNEŞİ SOLARKEN SUÇLULARIN GÖLGELERİ UZUYOR
“Adalet güneşinin solduğu yerde, suçluların gölgeleri büyür.” Suçluların gölgelerinin büyüdüğü yere de, iş ve istihdam sağlayacak, ülkeye yüksek teknoloji getirecek, temiz para gelmez. Tıpkı bugün ülkemize gelmediği gibi… Türkiye 2006’da, küresel doğrudan yatırımların yani ülkede iş ve istihdam yaratacak yatırımların yüzde 1,4’ünü alıyordu. Bugün bu yarıya düştü. Bugün artık sadece küresel yatırımların binde 7’sini alabiliyoruz.
ÜLKEMİZE TEMİZ PARA YERİNE KARA PARA GİRİYOR
Artık temiz para yerine, ülkemize bol bol kaynağı belirsiz kara para giriyor. Bu yılın ilk sekiz ayında ülkemize; doğrudan yabancı sermaye girişi, 6 milyar 832 milyon dolar olmuş. Aynı dönemde ülkemize giren kara para bunun 4 katı. Şimdi biz bu tabloyu çok sorgulayınca, soru önergeleri verince, konunun peşini bırakmayınca, Saray tayfasının etekleri tutuştu. Kara paraya makyaj yaparak aklamaya soyundular. Meğerse bugüne kadar turizm ve seyahatten elde edilen gelirleri eksik ölçüyorlarmış. 10 yıldır bunun farkına varamamışlar şimdi fark etmemişler. Dolayısıyla bir miktar turizm gelirlerinden geldi deyip bu net hata noksandan düşüyorlar. Güler misiniz, ağlar mısınız? Buna rağmen kara para girişi o kadar büyük ki, ne yapsalar bu minareye kılıf geçirmek mümkün olmuyor.
“PARA, PARADIR” DİYEREK ÜLKEYİ VAHŞİ BATI’YA ÇEVİRDİLER
Bu kaynağı belirsiz paralar, kimin parası? Hırlının mı, hırsızın mı? Rüşvetçilerin mi, uyuşturucu baronlarının mı? İktisatta bilinen bir kuraldır. Kötü para iyi parayı kovar. Kara para da temiz parayı kovar, kara sahibini de peşinden getirir. Ne diyordu Erdoğan? “Paranın rengi nedir? Dini nedir? Hiç sormadık. Çünkü paranın rengi, dini yoktur. Para paradır.” Erdoğan bu anlayışla, ülkeyi parayı verenin düdüğünü çaldığı, isteyenin istediğini yaptığı Vahşi Batı’ya çevirdi. Türkiye’nin AVM’lerinde, restoranlarında, sokaklarında, uluslararası mafya hesaplaşıyor.
ÜLKEMİZİN İÇİNE DÜŞÜRÜLDÜĞÜ HALE BİR BAKIN
İşte dün, dehşet verici bir haber Türkiye sarsıldı. Sırp mafyası ülkemizde infazlar yapıyormuş, polis de cesetleri bulmak için orayı burayı kazıyormuş… Şu içine düşürüldüğümüz hale bir bakın. Ülkemizi ne hale getirdiler. Suudiler geliyor, İstanbul Başkonsolosluğu’nda, muhalif bir Suudi gazeteciyi katlediyor. Başkonsolosluğun bahçesini mezarlığa çeviriyor. Sırp mafya grupları İstanbul’da infazlar yapıyor. Villaların bahçelerini mezarlığa çeviriyor. Koskoca İstanbul, cellatların, uluslararası mafyanın Asri Mezarlığı’na döndü. Uluslararası uyuşturucu baronlarının ikamet adresi oldu. Ülkeyi yönetenlerden tık yok… Uyuşturucu kullanımında da İstanbul, dünyanın önde gelen metropollerinden biri... Önemli bir akademik çalışmaya göre, İstanbul, dünya metropolleri arasında, değişik uyuşturucu türlerinin en çok kullanıldığı ikinci dünya şehri… Şimdi, Genel Başkanımız bu hakikatleri dillendirdi. Önce başta fotoroman siyasi figürler, suçluluğun telaşıyla ortalığı velveleye verdiler. Ama bu son skandal bile, Genel Başkanımızın ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkardı. Ülkemizde ne yazık ki parası olana, her türlü suç işleme özgürlüğü var. Çünkü “Para, paradır” diyen bir yönetim iş başında…
HEM G20’YE ÜYEYİZ, HEM OECD’YE, HEM FATF’A… HEM DE GRİ LİSTEDEYİZ
Bu yönetimin elinde, kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanında, stratejik açıkları bulunan ülkeler arasında sayılıyoruz. Üyesi olduğumuz Mali Eylem Görev Gücü, dünyada terörizmin finansmanı ve para aklamanın önlenmesiyle ilgili kriterleri belirliyor, denetliyor. Ülkemizi, “Gri liste” olarak bilinen, “Yüksek Gözetim Altındaki Ülkeler” ligine aldı, burada tutuyor. Bu ligde kimler var? Burkina Faso, Haiti, Güney Sudan, Tanzanya, Suriye, Kamboçya, Uganda. İşte Türkiye’nin adı bu ülkelerle beraber anılıyor. Ülkeyi ne hale düşürdüklerine bakın. G-20 üyesi olup da, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı üyesi olup da, Mali Eylem Görev Gücü üyesi olup da, bu gri listede olan bir tane ülke var: O da Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye… Böyle mi küresel finans merkezi olacağız? Bina yapmakla, binalar üzerinden rant devşirmekle finans merkezi olunmaz. Finans merkezi olmak için önce hukukun üstünlüğü gerekir. İyi yetişmiş liyakatli insan gücü gerekir. Kara parayla mücadele gerekir. Ben bir parantez açıyım bu arada İngiltere’de dinlediğimiz yatırımcılar bize şunu söylediler. Türkiye’nin gri listede olması nedeniyle Türkiye’yle iş yapmakta zorlanıyoruz. Bankalardaki işlemlerimiz diğer ülkelerin bankalardaki işlemlerine göre daha yavaş cereyan ediyor çünkü bankalar siz gri listedesiniz bu paranın menşei nedir araştırmak zorundayım diyorlar diyor. Yani gri listede olmanın milletimize bir maliyeti var.
BU AYIBA SON VERECEĞİZ
Buradan söylüyoruz, seçimden hemen sonra ilk işimiz, bu ayıba bir son vermek olacak. Kara paraya ve kara para sahiplerine amansız bir savaş açacağız. Bu ülkeyi uyuşturucu baronlarına, mafyaya ve onun işbirlikçilerine dar edeceğiz. Ülkemizin bugün küresel standartta büyümesinin önünü temiz parayla açacağız. Genel Başkanımız bunun hazırlığını yapıyor. Biz bu ülkeden beşli çeteleri de, uluslararası ve yerli mafyayı da, rüşvetçileri, kirli, yozlaşmış ilişki ağlarını da, temizlemekte kararlıyız. Bu ülkenin gençlerine, tertemiz bir gelecek bırakacağız. Bizim hayalimizdeki Türkiye, dünyadaki yenilikçi kaynakları hızla kendine çeken, refah seviyesini hızla artıran, gelirin adil paylaşıldığı, sosyal adaletin sağlandığı bir Türkiye.
TÜRKİYE KASIM SONU, ARALIK BAŞINI BEKLESİN
Tüm Türkiye Kasım sonunu, Aralık başını beklesin… Genel Başkanımız, uzun süredir üzerinde yoğunlaştığı çalışmayı kamuoyuyla paylaşacak… Ve Türkiye yepyeni bir ufka yelken açacak… Önümüzdeki seçim, sıradan bir seçim değil. Önümüzde seçimde, iki Türkiye arasında tercih yapacağız. Bir tarafta özgürlükten yana biz demokratlar yani biz olacağız. Diğer tarafta Türkiye’yi Kuzey Kore’ye, Venezüella’ya benzetmeye çalışan otokratlar olacak. Bir tarafta tüyü bitmedik yetimin hakkına sahip çıkan, Bay Kemal’ler olacak. Diğer tarafta kara parayla semiren beşli çetelerin hamileri olacak. Bir tarafta helalinden para kazanan, milletin asil evlatları olacak, diğer tarafta kara parayla servetlerine servet katan, gemicikleriyle milyarlarca doları, vergi cennetlerine kaçıran Sarayın mahdumları olacak.
TÜRKİYE KENDİNİ DEV SANAN CÜCELERDEN KURTULACAK
Biz şundan çok eminiz: Türkiye, sırtına tüneyen, Türkiye’nin sırtına tünediği için, kendini dev sanan cüceleri, bu seçimde artık sırtından atacak. Medeniyet ve refah yolunda, dev adımlarla koşmaya başlayacak. Bundan hiç şüphemiz yok. Türkiye’miz güzel ve kudretli bir ülkedir. İnsanlarımız çok çalışkandır, zekidir. Dünyanın her yerinde bu ülkeyi seven, kalbi ülkesi için atan yurttaşlarımız vardır. Artık zaman, karanlığı hep beraber yırtıp, atma zamanıdır. Kendi içimizde de tüm komşularımızla, huzur içinde yaşama zamanıdır. Ekmeği, aşı, işi hep beraber büyütme zamanıdır. Aşımızı, ekmeğimizi hakça paylaşma zamanıdır. Onun için, çağrımız milletimize. Katılın bize…
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “İngiltere’ye temiz para bulmaya gidiyorum” dedi. Geçmişte ise “tefeciler” diye eleştiriler yapmıştı. İngiltere’nin gri listede yer alma sorusunu “bilmiyorum” diyerek de yanıtsız bıraktı. Sizin bu olaya ilişkin bir yorumunuz olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Yani bu soruyu soran bir basın mensubu herhalde bir basın mensubu değil olsa olsa bir troldür. Genel Başkanımıza bu basın kuruluşunun muhabiri Londra’da güya soru soruyor. Ama bakıyorsunuz korsan bildiri okuyor. Havuz medyası İngiltere’yi kara para aklamakla suçluyor. Genel Başkanımız da “İngiltere’nin gri listede olduğunu bilmiyorum” diyerek bu soruyu soran muhabirle dalgasını geçiyor. Havuz medyası görmek isterse FATF’ın listesi ortada. Gri listede olan tek G-20 ülkesi, tek OECD ülkesi, tek FATF üyesi ne yazık ki Türkiye. Anlaşılan havuz medyası bunu anlamıyor ya da gerçekten anlamak istemiyor. Artık işi o kadar azıttılar ki, Genel Başkanımızın orada vermiş olduğu cevabın başını sonunu kesiyorlar algı operasyonu çekmeye, komplo yapmaya kalkıyorlar. Gazetecinin ahlakı vardır. Bu yapılanın adı gazetecilik değildir. Olsa olsa tetikçiliktir.
Soru- AK Parti geçtiğimiz hafta başörtüsüyle ilgili anayasa değişikliği teklifiyle ilgili muhalefetle görüştü. Bu kapsamda HDP ziyareti de oldu. Ancak bu ziyaret AK Parti içinden de tepkilere neden oldu hatta AKP MKYK üyesi, “Kapatılması gereken bir partiyse onlarla niye anayasa konuşuyoruz” dedi. Yine AK Parti Şanlıurfa milletvekili de “HDP legal bir parti görüşmemek abes olur” dedi kendi parti içinden gelen tepkilere. Sizin bu konudaki yorumunuz ne olacak?
Faik ÖZTRAK- Biz baştan itibaren söylüyoruz. Aziz milletimizin oyuyla seçilip parlamentoya gelen her partiyle görüşmek demokrasinin gereğidir. Ancak siyasette tutarlı olmak da bir başka önemli haslettir. Siyasette nerede soyunduysanız orada giyineceksiniz. Ama anlaşılan Erdoğan’ın referandum yapabilmek için gözü dönmüş vaziyette. “Çakma Orbanlığa” özeniyor. Referandum sandığıyla millete çektirdiklerini unutturmaya çalışıyor. İki sandık getirecek, öbür sandıkta milletin çektiklerini millet unutacak zannediyor. Tekrar söylüyorum, çok güzel bir sözümüz var ‘Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz’. Çakma Orbanlık, Müslüman mahallesinde salyangoz satmak bu ülkede sökmez.
Bu arada daha geçtiğimiz hafta bu partiye demediğini bırakmayan Bahçeli’nin yarın neler söyleyeceğini de merakla bekliyoruz. Şunun bir kez daha altını çizmek isterim. İnsan hakları konusunda referandum olmaz. Türkiye’de kadının ne giyip ne giymediğine müdahale edilmesini önleyen kanun teklifimiz mecliste. Türk kadınının kendisine yakışan neyse serbestçe onu giyebilmesi konusunda bu iktidar, bu hükümet eğer samimiyse gelsinler bir günde bu yasayı çıkartalım."dedi.
İlginizi Çekebilir